Türkiye siyaseti, iktidarın ve ana muhalefetin gölgesinde ilerlerken, merkezde konumlanmaya çalışan bazı partilerin varlığı giderek anlamsızlaşıyor. Özellikle Yeniden Refah Partisi,Saadet Partisi, Ali Babacan’ın DEVA Partisi ve Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin son dönemdeki tavrı, bu durumun en çarpıcı örneğidir.
Bu partiler, ülkenin en can alıcı konuları karşısında adeta kulaklarının üzerine yatmış durumda. Varlıklarını ne bir açıklamayla ne de bir eylemle hissettiriyorlar. Sanki “ülke gündemiyle ilgili miyiz, değil miyiz belli değil” dercesine, siyaset yapmaktan imtina ediyorlar.
Geçtiğimiz günlerde TBMM’de bebek katili PKK elebaşısı lehine sloganlar atıldı. Bu, Meclis’in itibarını zedeleyen, milli hassasiyetlerimizi ayaklar altına alan bir hadisedir. Siyasetin en temel görevi, bu tür hadiselere karşı anında ve en sert tepkiyi vermektir. Peki, adı geçen partilerden ne duyduk? Kocaman bir sessizlik! Aynı şekilde, uluslararası arenada yaşanan, tüm Türkiye’nin vicdanını yaralayan İsrail’in eylemleri söz konusu olduğunda da ortada yoklar.
Bir siyasi parti, ülkesinin ve milletinin değerlerine, hassasiyetlerine, güvenliğine yönelik bu denli kritik olaylar karşısında tavır alamıyor, açıklama yapamıyor, kınayamıyorsa; bu, siyasi faaliyetin bittiği an demektir. Bir partinin varlık sebebi, ülkenin ve milletin sorunlarına çözüm üretmek ve gündem belirlemektir. Siz gündemin kendisinden bile kaçıyorsanız, bu durumun tek bir izahı vardır:
Bunun adı, ne kibar bir ifadeyle “uzlaşmacı politika” ne de “stratejik sessizlik”tir. Bu, düpedüz tabela partisidir. Sadece binalarının üzerinde ismi yazan, seçim döneminde hatırlandığı, diğer zamanlarda ise siyasi haritada kaybolan partiler… Siyaset sahnesinde yalnızca var olmak yetmez; cesur olmak, konuşmak ve taraf olmak gerekir. Aksi takdirde, varlığınızın da geleceğinizin de bir anlamı kalmayacaktır.
Kalın Sağlıcakla
info@bizimduzce.com
bizimduzcegazetesi@gmail.com




